“Haklıydık, sen anlayamadın bense göremedim. Haklıydık, artık ben görüyorum, sen de anlıyorsun. Artık görülecek ve anlaşılacak bir şey kalmadı.” Dışarıya çıkamadığım şu odanın içinde dışarıyla tek bir bağım kaldı, o da şu pencere. Oradan seyrediyorum doğayı; küstahça mahfeden güruhun, kendi heyecanlarına boğuluşlarını. Bir de televizyonum var, dolup taşan dalkavuklar bir bir methiyelerini seslendiriyor. “Sana yazdıklarınla bağlı kalmak istiyorum ve sende yazdıklarımla yarım kalmak istiyorum.” Senin sesinin rüzgarında, kulaklarımdan tel tel sarkan saçların savruluşuyla üşüyorum. Ve bendeyse gecenin 3’ünden sonra uyanılan bir uykunun boğazda bıraktığı burukluk, o buruklukta kırık ve boğuk pürüzlü çıkan bir ses var geriye kalan. Sen gerçi gece yarısı konuşmayı sevmezdin kaçılan uykulardan sonrası konuşmayı. Seslenince parmaklarını dudağıma götürüp susmamı söyler öyle hareket ederdin gölgenin peşinden. Sessiz durgun olmasını isterdin gecelerin, küçük seslerin zamanı olduğ...
Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı. Aklımdan çıkmıyor, aklım çıkıyor, o çıkmıyor Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi? Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor. Fotoğraf çekilirken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. Yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz Unutmadık Albay’ım vazgeçtik İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz Kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez. Bazen ne yaparsan yap yaranamıyorsun. Ve yaranamadıkça yaralanıyorsun. Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı. Yalnız insanların kendi içinde başlayıp biten eğlenceleri vardır. Şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim, gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim raha...